"Watergate bir skandal değildir. Kesinlikle değildir çünkü herkes onun bir skandal olmadığını gizlemeye çalışmaktadır. Bütün bunlar aslında kapitalin yeniden o ilk başlangıçtaki (bu kez sahneye konulmuş) anlık ve anlaşılmaz vahşilikteki haliyle temelinde yatan ahlaksızlığa benzedikçe tırmanan ahlaki panik duygusuyla derinleşen bir ahlak çukurunun ilkel bir şekilde gizlenmeye çalışılmasından başka bir şey değildir - Aydınlanma kuramından komünizme kadar giden ve ahlakla ekonomi arasında bir eşdeğerlik sisteminin bulunması gerektiğine inanan sol düşünce aksiyomuna göre asıl skandal budur. Kapitalin böyle bir sözleşme yapmış olabileceğinden dem vurulmaktadır. Oysa 'aydınlanmış' düşünce kapitale kurallar empoze ederek onu denetim altına almaya çalışmaktadır. Bugün devrimci düşüncenin yerini almış olan eleştirel düşünce kapitali, oyunu kuralına göre oynamamakla suçlamaktadır. 'Bu iktidar haksızlıklar üzerine kurulmuştur. Bu bir sınıf adaletidir. İktidar bizi sömürüyor' gibi şeyler söylemektedir - sanki kapital yönettiği toplumla bir sözleşme yapmışmış gibi. Bu eşdeğerlik aynası kapitalin karşısına sol düşünce tarafından konulmaktadır. Böyle davranarak kapitalin bu tuzağın içine düşeceğini, bu toplumsal sözleşme uydurmacasına kanacağını ve tüm topluma karşı yükümlülüklerini yerine getireceğini umud etmektedir (çünkü kapital bunları yaptığı zaman devrim yapmaya gerek kalmayacaktır. Kapital bu eşdeğerlik formülünü yaşama geçirdiği takdirde sorun kendiliğinden çözülmüş olacaktır).
Kapital, egemenliği altında bulunan toplumla asla böyle bir sözleşme imzalamamıştır. Kapital toplumsal ilişkiler adlı büyücülüğün ürünüdür çünkü kapital topluma karşı bir meydan okuma biçimidir. Ona kendi yöntemleriyle yanıt vermek gerekmektedir. Ahlaki ya da ekonomik bir rasyonellikten yola çıkılarak kapital bir skandal olarak sunulamaz. Kapital kendisine simgesel kurallara göre meydan okunması gereken bir meydan okumadır."
Jean Baudrillard, simülakrlar ve simülasyon, s. 36-37.